Kadıköy’ün arka sokaklarının birinde seyyar bir satıcı tezgâhında aldığım bir çift çorabın üzerinde yer alıyor bu canım cümle… Beni bir sal abi…
Şu günlerde ruh halimi en iyi ifade eden cümle aynı zamanda. Herkes çok iyi biliyor, herkes herşeyi biliyor, herkes herşeyi çok iyi bilmekle kalmıyor, bir de çok iyi bildiğini büyük bir iştahla birbiriyle paylaşıyor. Nereye gitsem, kiminle konuşsam, başımı nereye çevirsem, neyin nasıl olması gerektiğini, kimin nasıl olması gerektiğini, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu dinliyorum. Beni en çok şaşırtan ise, fikirlerdeki o sarsılmaz eminlik. Hiç mi yanılma payı bırakmaz insan kendine, hiç mi sorgulamaya meyil etmez. O çok emin olunan bilginin sonuna acabayı eklemek insana çok şey kazandırır oysa… Bu kadar herşeyi bilen insanın arasında epey bir zamandır pek bir akılsız hissediyorum kendimi. Yaş aldıkça bildiklerimden daha az emin olmaya başladım, işin daha da kötüsü aslında pek bir şey bilmediğimi fark eder oldum. Bu çok can sıkıcı bir durum; daha yavaş tepki veriyorum mesela, daha hızlı kabulleniyorum hataları, daha fazla susuyorum, daha az etkileniyorum olandan bitenden. Oysa eskiden öyle miydi? Çok bildiğim zamanlarda freni patlamış kamyon gibi kontrolsüzce duygusal tepkiler verir, car car konuşur, bildiklerimi her pahasına her mecrada savunur, bolca akıl dağıtırdım etrafıma. Yargı dağıtmak benden sorulurdu. Şimdilerde ise, siz çok bilmeye devam edin ama beni bir salın abi diyorum sadece. Bizim Barış’ın sıkca tekrarladığı bir sözü var: Akıllı olup dünyanın derdini çekecegime, deli olurum, dünya benim derdimi çeksin. Şu sıralar al benden de o kadar!
Nisan 2025 / Gülsen ADALI